13 Şubat 2009 Cuma

Küçük Çocuk...

Hatırlayamadığım görüntüler sürekli zihnimde canlanırken,beynimin kıvrımlarında kanlar dolaşıyor ve daha fazla hatıra kazanmam için daha fazla kan alınıyor benden.
Cehenneme koşuyor yaşam.
Hatıralarım kanlarla boyalı ama üstündeki kanlara inat sürekli gülümseyen bir şekilde canlanıyor zihnimde bir fotoğraf.
Renkler kendilerini anlatamıyor,akıp gidiyor boyalar.
O fotoğrafın anlamına inat kanlar kalıyor renklerin yerine.
Gülümseyen ama yüzü gözü kanlar içinde bir çocuk,ellerini uzatmış,bana bakıyor.
Ruhu kana bulanmış...

Sessizlik hakim her satıra,mısralar rüzgara karışmış...
O mutlu çocuğun gülümsemesi akmış dudağının kenarından,dudaklarından silinmiş o gülümseme.
Kanlar fotoğrafın üstünden geçtikçe değişiyor resim,bir resim bana bütün hikayeyi anlatıyor.
Çoçuğun ruhu kana bulanmış...

Attığı çığlıklar boğazını parçalıyor ama kimse onu duymuyor.
Gerçek sesler,gerçek görüntüler.
Hayal ürünü değil!!
Acı gerçek.

Oturduğum yerde resmi fırlatıyorum duvara.Çerçevesi kırılıyor,camlar her yere saçılmış bir halde... Ağlamamak için zor tutuyorum kendimi ama gözlerimden yaşlar inadına akıyor.Tuzlu gözyaşlarım deliyor kalbimi...

Gözlerimi kapattım,bakamıyorum...
Ellerimi uzattım...

Yüzümden sıcak bir sıvı akıyor ve aşağı doğru süzülüyor.Gözlerimi açmaya çalışıyorum,kanlar doluyor gözlerime,yakıyorlar.
Kalbim kan pompalamaya devam ediyor,hiç durmadan atıyor tıpkı bir saat gibi.Tik,tak,tik,tak...
Sessizlik tüm sesleri emiyor ve bir kara delik tarafından emiliyor tüm ışıklar...
Belki de o küçük çocuğa öyle geliyor,belki de bana öyle geliyor.

Açıklamam gereken bir şey daha var.
İşte ben o küçük çocuğum.
Gülümsemem akmış dudağımın kenarından.
Boğazı parçalanmış küçük bir çocuğum ben.
Annesinin dizine yatmayı özleyen ve babasının işten dönmesini bekleyen.
Ama bir şey daha var.
Ruhum kana bulanmış...

Hiç yorum yok: