11 Temmuz 2009 Cumartesi

Son Anlatıcının Son Hikayesi...

''Ölüm bir hayal perdesinin ardına gizlenmiş vaziyette izliyor beni.Karanlığın nice yaratıklarıda orada... Kabuslar,karabasanlar,canavarlar,periler,cinler ve iblisler...''

Dedi anlatıcı.Son anlatan.Ve oyuncular rollerini çok iyi yapıyorlar.Bense artık gerçekle oyunu birbirine karıştırıyorum.Gerçek ile oyun birbirinin içinde yok oluyor.Öldürdüğüm insanları oyundaki bir kayıp olarak görüyor,bunun için üzülmüyorum zaten üzülmeye zamanım yok rolüme devam etmeliyim.Bu lanet hayatın başrolü benim ve Tanrı denen olgu senaryoyu kaybetmiş olmalı ki doğaçlama oynuyorum rolümü...

Aslında fiziksel olarak değil ama ruhsal olarak bir çok kişinin celladıyım ben.Kendi hayallerimde onlara işkenceler yapıp acı çektirerek öldürmeye bayılıyorum.Bu inanılmaz bir şey,insanların canı için yalvarmaları muhteşem ötesi bir şey ve onları öldürdüğümde gözlerindeki ışığın söndüğünü görmek harika bir şey...

Karanlığın bir tohumuyum ben.Gecenin rengine bürünmüş bir kalple doğdum.Karanlığın ta kendisiyim ben.Sessizliğin sesiyim ben ve gecenin nefesi...

Uzun,çok uzun bir zamandır ölümü araştırıyorum ve seni... O kadar zaman oldu ki ben senden umudu keseli,artık hatırlamıyorum bile seni... Eskiden gecenin ortasında senin sesini duymayı beklerken şimdi o sesin pekte umrumda değil.Artık ölümün zamanı geldi benim için... Ve eğer ordaysan oraya gelince sana bir iki çift lafım olucak...

Ve son anlatan kelimelerinin sonuna gelirken ve perde yavaş yavaş kapanırken ve günün ilk ışıkları karanlığı delip geçerken,ben sonsuzluğa erişmenin umuduyla,yorganı kafama kadar çektim ve gözlerimi sımsıkı kapattım,bir daha hiç açmamak üzere...