18 Şubat 2009 Çarşamba

Çok Az Kaldı,Geliyorum...

Cehenneme koşuyor hayat...
Yağmurlar kanlı bedenlerin üzerine çarpıyor.
Ay ışığı cesetleri aydınlatarak dans ediyor gökyüzünde...
Ben ise burada durmuş sadece sizi izliyorum.
Küçük bir çocuğun masumluğuna hasret olarak...

Kalbimde fırtınalar kopuyor.
Hayallerimin göz yaşları vücuduma akıyor.
Her gözyaşı geçtiği yerde yeni bir yara daha açıyor.
Yaralarım derin,ama gözlerim cehennem alevleri gibi parlıyor.
Bir kaç mermim daha var hepiniz için...

Sessizlik tüm sesleri bastırıyor.
Işıklar tek tek sönüyor.
Karanlık...
Bir sigara daha yakıyorum,zehrini içime çektikçe ışığı yüzümü aydınlatıyor.
Sisli dumanların içinde sessiz bir bekleyiş bu...

Gözlerim alev alev yanıyor.
Bir kaç mermim daha var.
Son kelimeler yazılmadı daha...
Son el oynanmadı.

Sisli dumanların içinde sessizce bekliyorum.
Işık yok,ses yok,kimse yok.
Sadece sessizce bekliyorum.
Ak olan ciğerlerim zifir karasına dönüşüyor sigaradan aldığım her nefeste,hissedebiliyorum.

Sigara bitiyor,başlıyorum adımlarımı atmaya...
Biten hiç bir hayatı,akan hiç bir göz yaşını umursamadan devam ediyorum yola...
Sessizce ve hiç bir şeyi umursamadan devam ediyorum yola...
Geliyorum,biraz daha sabredin,sizler için geliyorum.
İçimde biriktirdiğim öfke ve nefreti yüzünüze kusmaya geliyorum.
Çok az kaldı,geliyorum...

13 Şubat 2009 Cuma

Küçük Çocuk...

Hatırlayamadığım görüntüler sürekli zihnimde canlanırken,beynimin kıvrımlarında kanlar dolaşıyor ve daha fazla hatıra kazanmam için daha fazla kan alınıyor benden.
Cehenneme koşuyor yaşam.
Hatıralarım kanlarla boyalı ama üstündeki kanlara inat sürekli gülümseyen bir şekilde canlanıyor zihnimde bir fotoğraf.
Renkler kendilerini anlatamıyor,akıp gidiyor boyalar.
O fotoğrafın anlamına inat kanlar kalıyor renklerin yerine.
Gülümseyen ama yüzü gözü kanlar içinde bir çocuk,ellerini uzatmış,bana bakıyor.
Ruhu kana bulanmış...

Sessizlik hakim her satıra,mısralar rüzgara karışmış...
O mutlu çocuğun gülümsemesi akmış dudağının kenarından,dudaklarından silinmiş o gülümseme.
Kanlar fotoğrafın üstünden geçtikçe değişiyor resim,bir resim bana bütün hikayeyi anlatıyor.
Çoçuğun ruhu kana bulanmış...

Attığı çığlıklar boğazını parçalıyor ama kimse onu duymuyor.
Gerçek sesler,gerçek görüntüler.
Hayal ürünü değil!!
Acı gerçek.

Oturduğum yerde resmi fırlatıyorum duvara.Çerçevesi kırılıyor,camlar her yere saçılmış bir halde... Ağlamamak için zor tutuyorum kendimi ama gözlerimden yaşlar inadına akıyor.Tuzlu gözyaşlarım deliyor kalbimi...

Gözlerimi kapattım,bakamıyorum...
Ellerimi uzattım...

Yüzümden sıcak bir sıvı akıyor ve aşağı doğru süzülüyor.Gözlerimi açmaya çalışıyorum,kanlar doluyor gözlerime,yakıyorlar.
Kalbim kan pompalamaya devam ediyor,hiç durmadan atıyor tıpkı bir saat gibi.Tik,tak,tik,tak...
Sessizlik tüm sesleri emiyor ve bir kara delik tarafından emiliyor tüm ışıklar...
Belki de o küçük çocuğa öyle geliyor,belki de bana öyle geliyor.

Açıklamam gereken bir şey daha var.
İşte ben o küçük çocuğum.
Gülümsemem akmış dudağımın kenarından.
Boğazı parçalanmış küçük bir çocuğum ben.
Annesinin dizine yatmayı özleyen ve babasının işten dönmesini bekleyen.
Ama bir şey daha var.
Ruhum kana bulanmış...

8 Şubat 2009 Pazar

Anyway the Wind Blows...

Sanırım oluyor.Evet,evet geliyor.Sesler çok baskın,kulaklarımı sağır edicek derecede,başıma sanki ok saplanırmış gibi bir ağrı saplanıyor.Fakat güzel bir şey bu,geliyor,sonunda istediğim gibi olacağını düşünüyorum.Geliyor,umutla birlikte...

Hayatınız boyunca aradığınız bir şeyin sonradan çok iyi dost olduğunuz bir insan tarafından size sunulması sizi ne kadar mutlu eder hiç düşündünüz mü?
İçinde tüm sevdiğimiz insanları barındırabileceğimiz kadar büyük ama kendi yarattığımız sıcak,huzurlu ve küçük dünyamız...

Bu öyle bir şey ki,sanki hiç sahip olamadığım aile duygusunu yaşamayı istemek gibi...

Yoruldum artık.Yalnız olmayı daha çok severdim eskiden ama şimdi nasıl anlatabilirim ki bunu,şimdi farklı her şey,ben gerçekten çok yoruldum ve sanki son zamanlarımı dostlarımla ve hiç sahip olamadığım ailemle geçirmek istiyorum.

O kadar çok karmaşık ve saçma bir hayatım vardı ki.Bir sürü insan tanıdım,belki hiç birinizin ömründe dahi tanıyamıyacağı kadar çok kişi tanıdım.Onlarla birlikteyken bazı anların biticeğini hiç düşünmemiştim ama bitti işte şimdi hepimiz başka başka yerlerdeyiz,bazı arkadaşlarım İstanbul'da şimdi,bazıları Balıkesir'de,bazıları Muğla'da,bana gelince ben şuan İzmir'deyim.Buraya gelme kararı tamamen bana ait.Pişman mıyım? Kesinlikle hayır.

Hayat birbiri ardını takip eden kararlar bütününden başka bir şey değil.Sik bunu,hayatın kendisini de sik ama ömrünün sonunda ardına bakıp ''keşke'' deme hiç bir zaman.Bu yüzden sadece içinden gelenleri yap.

Eğer hiç bir şey anlamadıysanız lütfen bir alttaki yazıya geçin,bu zaten sizin anlayışınıza göre yapılmadı.



''Anyway the wind blows doesn't really matter to me,to me and we always to stand up''

5 Şubat 2009 Perşembe

Hatırlıyor Musun Anne Kapını Çaldığımı? Bana Beni İstemediğini Söylemiştin.

Bütün gece bilgisayarın başında acınası derecede olan bloga baktım durdum.Yazı yazsam mı diye düşündüm durdum.Yazdıktan sonra yayınlasam mı diye düşündüm.Yaptım gitti işte...

Bütün gece ve hatta şu an bile Cenk abinin bana attığı şarkıyı dinledim durdum.Düşünüyorum Jimmy Page'in solosu eşliğinde ve Robert Plant'in o güzel sesinde düşünüyorum.

Yaşadıklarımı gözden geçiriyorum.Yaşadıklarıma bakıp kendimi yaşıyacaklarıma hazırlıyorum sanırım.Neler yaşamışım şimdi anlıyorum.O kadar zor ve berbat durumu geride bırakmışım ve şimdi burdayım.Kendimi soyutlamışım gibi geliyor bazen.Hep beklediğim ''uyan artık'' çağrısını duymaya çalışıyorum.Yaşıyorum ama uyuyorum.Cehennemdeki alevleri görüyorum rüyalarımda,hiç bitmek bilmeyen tüneli görüyorum.Parlak ışığı bekliyorum,''uyan artık'' çağrısını bekliyorum.Birilerinin gelip ışığı açmasını bekliyorum.Annemin gelip beni yığıldığım kapının önünden içeri almasını bekliyorum.

Beklemekle olmuyor farkındayım,kapıyı çalmam lazım kaybettiğim umudumu ve gücümü toplayıp lanet olasıca kapıyı çalmalıyım.Vücudum beynimin ilettiği sinyalleri yerine getiremiyecek kadar güçsüz yada ben öyle sanıyorum,bilmiyorum.Dinlenmeliyim biraz daha,sabretmeliyim,kaybettiğim umudumu tekrar kazanmalıyım,üzerine gitmeliyim.

Sanırım yavaş yavaş oluyor söylediklerim.Zar zor kalkıyorum ayağa.Dünyayla beraber başımda dönüyor zor duruyorum ayakta.Güçlü olmalıyım bu benim uyanış anım.Güçlü ol diyorum kendime güçlü ol.Zor duruyorum ayakta,kolumu havaya kaldırıyorum,elimi büyük bir öfkeyle yumruk yapmış bir halde kaldırıyorum kolumu havaya.Vuruyorum kapıya,başarabiliyorum.2 kez vurmayı başarıyorum,tekrar yığılmamak için zor tutuyorum kendimi.Sesler duyuyorum,bir kaç kez daha vuruyorum kapıya büyük bir umutla.Sesler gittikçe yükseliyor,biri geliyor hissedebiliyorum.Sanırım bu gelen annem.O kadar çok mutlu oluyorum ki,anlatamam bunu.Annem geliyor.Cehennem alevleri sönüyor,hiç ulaşamadığım tünelin sonundaki parlak ışığı görüyorum.Annem geliyor,çalıyorum kapısını mutlulukla.

Annem kapıyı açıyor.Bana bakıyor.Bakışları tuhaf,çok tuhaf sanki beni tanımıyormuş gibi.

''Anne benim oğlun tanımadın mı beni?''

Annem beni tanımıyor,anlamsızca bakıyor yüzüme.Sanki onun hayatında hiç yaşamamışım gibi,sanki hiç var olmamışım gibi anlamsızca bakıyor yüzüme.Gözlerime bakmadan 3 kelime söylüyor bana.Yıkıyor beni,parçalıyor.Annem öldürücü kelimelerle konuşuyor.Öldürüyor beni.

''Neden artık beni istemiyorsun anne? Neden anne neden?''

Çaldığım kapının ucunda beni bekliyor sandığım o parlak ışık yalanmış meğer.Bir balon gibi söndü her şey.Hiç durmadan koşmaya başlıyorum,hiç arkama bakmadan.Koşuyorum,gözlerimden yaşlar düşüyor,yere çarparken çıkardığı sesi kimse duymuyor.Gözyaşlarım yağmur gibi akıyor yüzümden.Daha fazla dayanamıyorum,yığılıp kalıyorum.Hiç durmadan ağlamaya devam ediyorum.Neden? Sadece bunu soruyorum.Sebebini bilmek isterdim.

Ben şimdi nerde miyim? Belki hala o kapının önünde güç topluyorum kapıyı çalmak için,belki yığılıp kalmışım bir yerde ağlıyorum şuan,belki de çok uzaklaştım eski hayatımı geride bırakıp yeni bir hayata başlayacak kadar uzaklaştım belki de.Kim bilir?

Ben artık ne zaman ağlasam,gözyaşlarım yağmur gibi akıyor.Duymuyor musun onların damladığını anne söyle duymuyor musun? Duymuyorsun...

Peki hatırlıyor musun anne kapını çaldığımı? Bana beni istemediğini söylemiştin...
Artık bende seni istemiyorum...

4 Şubat 2009 Çarşamba

Cehennem Alevi...

Sesleri duyuyorsun,
Sesleri duyuyorsun,
Cehennem alevi bizi bekliyor.
Milyonlarca insan,
Acıyla haykırıyor.
Şeytanın pislikleri.

Cehennem alevi yakıp,yok ediyor.
14 diyarı gezdim,
Hiç birinde bu kadar çok korkmamıştım.
Cehennem alevinde yok oluyor insanlar,
Çığlıkları 14 diyarı delip geçiyor.

Korkuyu hissedin,
Acıdan zevk alın.
Cehennem alevi bizi bekliyor.
Cehennem alevi...

O bizi bekliyor.
Karanlığın en derinine hükmediyor.
Çığlıklar içinde insanlar,
Zevkli acının ellerinde veriyorlar son nefeslerini.

Korkuyu hissedin,
Acıdan zevk alın.
Cehennem alevi bizi bekliyor.
Cehennem alevi...

Şeytanın sonsuz egemenliği,
Cehennemin en derin çukurlarında lanetler.
En derin geceden daha kara şeytanın intikamı.
Zevkle alıyor intikamını siz pisliklerden.

14 diyarda efsaneleşen intikam,
Ve efsaneyi yaratan şeytanla sürüyor yaşam.
O sizi ele geçiriyor,karşı koyamayacaksınız.
Cehennem alevi bizleri bekliyor.